19 Mayıs 2013 Pazar
Hasan Ocak'a -Erol Eren
Bulduk Bedenini (Hasan Ocak'a..)
Katillerini istiyoruz şimdi...
Şehrin
dışında
şehrin ötesindeki
koruda
bir
beden
bulundu
bize
ait olan
kolları
düşmüştü
düşmezken
ağıtları
cesedi
bulundu
orada
ötelerde
bir yerde
sürüdüler
bedenini
köylüler
sen ağır ve yorgun
taşındın
bir
şeyler
vardı
ötelerde
ismini dahi bilmediğim
yerde
bir şey vardı
bize ait olan
bize
ait
olan
bir bayrak
ve o
bayrak
kafasında
taşıyıp da
gitti
sonsuzluğa
taşıdı
aklının
içerisinde
taşıyıp da gitti
bizden bir şeyleri
küretaja
tabi
tutuldu
cenin
serin
sularda
gömüldü dalgalara
Oralarda
ötelerde
bizden
biri
gömüldü
kimsesizler
mezarına
"Kimsesiz"
demişlerdi
onun
için
kimsesiz
öylesi
kimsesiz ki
bizler vardık buralarda
binler vardı sokaklarda
kalbi
onun
için
hıçkırıklı
aramaklı
gözler
vardı
çatı üstü
işgallerde
Şimdi
vursam
bu
şair ayakları
sokaklara
yağmur altında
ve yağmur kirpiklerimde
Şimdi
kudursam
karanlık
sokaklara
çeksem de kafayı
düşüp
kalsam
bir köşede
sızsam
unutsam
beynimdeki
acı bağırtının
kulaklarını
Şimdi
saklasam
parka içindeki kendimi
sokaklara
sokaklarda
duvarları
boyasam
boyasam
tüm kenti
senin için
baştan
aşağı
tepeden tırnağa
boyasam da bu
şehri
bu şehrin duvarlarını
senin için
seni
yazsam
duvarlara
ve senin olan her şeyi
altına mührünü
bassam
uğruna
gömüldüğün
kutsal emanetin
çıksam da
esaretin
sokaklarına
senin
yüzünü boyasam...
Şimdi
ayyaş
mide yükleri
taşısam
içerimde
kronik
biyonik
bir
uşak
bulsam da
tepelesem
tepelesem
sana yakılmış
bir adak gibi
Şimdi
sarsam
kendimi
karanlığına
gecenin
ve öfkeden
kaybetsem
kendimi
kaybedilmiş
sen'ler gibi
bu
demir
yığını
kütleler
içinde
kıvrılsam da
kalsam
ana
karnındaki
fetus gibi
tıraşlansam
iğreti kokulu odalarda
bu
mülkiyetin
şerefsizliğini
tükürsem
sokaklara
düşsem de
koştursam
mülkiyetsizliklere...
Sana ulaşsam
kaybolmuş ocağım
sana ulaşsam
özgür günlerim
sana ulaşsam
güneşte şen bir gül
güneş gibi kucaklasam sizleri
kucaklasam da
bağrıma bassam
bassam da
bağırsam:
Gün bizlerin
Gün bizimkilerin!
EROL EREN, Açlık ve Sevdadır Şiire Yazılan Parti Destanı
4 Mayıs 2013 Cumartesi
Biz üçyüz yurtseverdik
"merhaba canım
Şair Arkadaş Zekai Özger, 25 yaşında, beyin kanaması sonucunda 5 Mayıs 1973'de öldü. Birkaç gün önce faşistler ve polislerce basılan Ankara SBF Yurdunda işkence görmüştü. "Adak" şiirinde anlattı yaşananları..
"
adak
/.../
2.
biz üçyüz yurtseverdik
üçyüz antlı yurt bekçisi
umutla beslerdik kanımızı
yediğimiz al alma
içtiğimiz nar suyu
her birimiz bir çiçek
büyütürdük, görevimizdi bu
sevgiyle sökerdik ayrıkotlarını toprağın
sevgiyle ayıklardık yaramaz kurtlarını
açsın diye en güzel çiçek
3.
biz üçyüz yurtseverdik
bir gün sularken çiçeklerimizi
üçbin kişilik düşman ordusu
ve onun paralı sivil askerleri
saldırdılar yurdumuza
birden bastırıldık
kötü bastırıldık
ikindi güneşi vururken yüreklerimize
ve onunla beslerken çiçeklerimizi
ama andımız vardı üçyüz çiçeğe
vermiyecektik onu açtıran toprağı
bu yurdu, büyütüp göverten gövdemizi
silahımız çiçeklerdi
cephanemiz yüreğimiz
sayımız azdı ama
korkumuz yoktu,
/.../
daha da vuruşurduk
daha kaç yüzyıl saat
ah aymaz gece, oynaş gece
iğrenç karanlığıyla gelince
yurdumuzun yarısı düşman eline geçti
üçyüz yurtsever yarısı düşman eline geçti
gözü dönmüş, kan tutmuş
çılgın güruh
kanlı düşman
öfkesini tutsak ettiklerinden alırken
direnmek onları feda etmek demekti
ah kalleş gece, kancık gece
sonunda teslim olduk işbirlikçi karanlığa
/.../
5.
bu vuruşmada ölü vermedik
ama ant içtik üçyüz yaralı
başlatmak için büyük savaşı
çoğaltıcaz üçyüzleri
açıncaya kadar en güzel çiçek "
Seni, Zeki Müren'i ve kedileri çok seviyoruz..
"aşkla sana
ben az konuşan çok yorulan biriyim
şarabı helvayla içmeyi severim
hiç namaz kılmadım şimdiye kadar
annemi ve allahı da çok severim
annem de allahı çok sever
biz bütün aile zaten biraz
allahı da kedileri de çok severiz
hayat trajik bir homoseksüeldir
bence bütün homoseksüeller adonistir biraz
çünki bütün sarhoşluklar biraz
freüdün alkolsüz sayıklamalarıdır
siz inanmayın bir gün değişir elbet
güneşe ve penise tapan rüzgârın yönü
çünki ben okumuştum muydu neydi
biryerlerde tanrılara kadın satıldığını
ah canım aristophones
barışı ve eşek arılarını hiç unutmuyorum
ölümü de bir giz gibi tutuyorum içimde
ölümü tanrıya saklıyorum
ve bir gün hiç anlamıyacaksınız
güneşe ve erkekliğe büyüyen vücudum
düşüvericek ellerinizden ellerinizden ve
bir gün elbette
zeki müreni seviceksiniz
(zeki müreni seviniz)"
Şair Arkadaş Zekai Özger, 25 yaşında, beyin kanaması sonucunda 5 Mayıs 1973'de öldü. Birkaç gün önce faşistler ve polislerce basılan Ankara SBF Yurdunda işkence görmüştü. "Adak" şiirinde anlattı yaşananları..
"
adak
/.../
2.
biz üçyüz yurtseverdik
üçyüz antlı yurt bekçisi
umutla beslerdik kanımızı
yediğimiz al alma
içtiğimiz nar suyu
her birimiz bir çiçek
büyütürdük, görevimizdi bu
sevgiyle sökerdik ayrıkotlarını toprağın
sevgiyle ayıklardık yaramaz kurtlarını
açsın diye en güzel çiçek
3.
biz üçyüz yurtseverdik
bir gün sularken çiçeklerimizi
üçbin kişilik düşman ordusu
ve onun paralı sivil askerleri
saldırdılar yurdumuza
birden bastırıldık
kötü bastırıldık
ikindi güneşi vururken yüreklerimize
ve onunla beslerken çiçeklerimizi
ama andımız vardı üçyüz çiçeğe
vermiyecektik onu açtıran toprağı
bu yurdu, büyütüp göverten gövdemizi
silahımız çiçeklerdi
cephanemiz yüreğimiz
sayımız azdı ama
korkumuz yoktu,
/.../
daha da vuruşurduk
daha kaç yüzyıl saat
ah aymaz gece, oynaş gece
iğrenç karanlığıyla gelince
yurdumuzun yarısı düşman eline geçti
üçyüz yurtsever yarısı düşman eline geçti
gözü dönmüş, kan tutmuş
çılgın güruh
kanlı düşman
öfkesini tutsak ettiklerinden alırken
direnmek onları feda etmek demekti
ah kalleş gece, kancık gece
sonunda teslim olduk işbirlikçi karanlığa
/.../
5.
bu vuruşmada ölü vermedik
ama ant içtik üçyüz yaralı
başlatmak için büyük savaşı
çoğaltıcaz üçyüzleri
açıncaya kadar en güzel çiçek "
Seni, Zeki Müren'i ve kedileri çok seviyoruz..
"aşkla sana
alnını
dağ ateşiyle ısıtan
yüzünü
kanla yıkayan dostum
senin
uyurken dudağında gülümseyen bordo gül
benim kalbimi harmanlayan isyan olsun
şimdi dingin gövdende
uğultuyla büyüyen sessizlik
birgün benim elimde
patlamaya sabırsız mavzer olsun
başını omzuma yasla
göğsümde taşıyayım seni
gövdem gövdene can olsun
söyle bana ey
ölümün açıklayıcı pervanesi
hangi yavru tek başına yiğittir
hangi yangın bir başına söndürülür
ah herkes susuyor
hiçkimse bilmiyor içimin yangınını
ah herkes mi susuyor
kalbimi kalbine bağladım dostum
ah herkes mi susuyor
kalbi kalbimize benzeyen dostlar
bir çarmıh gibi bırakıyorken kendini dünyaya
hayatın ateş renkli kelebekleri
bir bir tutuluyorken korkunç koleksiyonlar için
ah herkes mi susuyor
bağırsam içimdeki dehşeti
hırsım deler mi toprağı
beni
acısıyla onduran
dostumu
aşkla vurduran hayat
sana
yaşananla harlanan bağrımın sevdasını akıttım
dünyanın yeni baharına
çatlarken kadim güneş
bağrım delinirken fidanların kanıyla
anamın doğurgan karnıdır diye
sevgilimin sütlenecek göğsüdür diye
dostumun üretken gülüdür diye
sana bağlandım
sana sarıldım
beni umutsuz koma
tarihle avutma beni
çünki aşkla sınanmışım sana
sana yangınla, suyla, ateşle
ölümle, yaprakla, şiirle sınanmışım
ey yaşarken kanayan acı
şimşekli gök, tufan, kan fırtınası
uçurum kıyısında hızla büyüyen ot
yapraksız bir ölümün anısı için
körpecik kuzuların derisi için
beni tarihle avutma
umutsuz koma beni
akıtsam deliren sevdamı
köpürür mü hayatı besleyen su
ey benim
yedi başlı kartalım
her başını
bir dağ başlangıcında koyanım
senin
böyle diri bir akarsu gibi kıvrılan gövdendir
bizim aşkımızı solduranların korkusu
çünki elbette bir su
kendi akacağı toprağın sertliğini bilir
ve suyun gövdesiyle yırtılınca toprak
artık ırmak mı ne denir
işte devrim
ona benzer bir akışın hızına denir
yarın ne olur bilirim ben
bahar gelir, otlar büyür
ölüm de yapraklanır
bir dağ bulur uzun uzun bakarım
bir çam ağacı gölgesi
güzel kokular veren
bir damla güneş görünce
sana da gülümseyeceğim yarın
şimdi senin uzanıp yattığın otlarda
yarın yeni bir yeşillik büyüyecek"
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)